30 Temmuz 2008 Çarşamba

FİNAL : Türkiye değişmiştir...

14 Mart 2008 akşamı başlayan ve temelde Türkiye'yi 28 Şubat dönemine geri götürme iradesi içeren süreç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın kameralar karşısına geçerek düzenlediği basın toplantısında, AK Parti'nin kapatılması talebinin reddedildiğini açıklaması ile noktalanmıştır.

Türkiye'nin 2005 Kasım'ı ile birlikte içine girdiği derin mücadele sürecinde, karşı karşıya gelen iki kanadın mücadele evrelerinde, hukuki olmaktan çok, hamle sahiplerinin oyun zeminini güçlü oldukları alana çekme gayretleri açısından bir anlamı bulunan ve an itibari ile sonuçlanan kapatma davası, Türkiye'yi sonu belirsiz bir maceraya sürükleyerek, oligarşik iktidarlarını payidar kılmak isteyenlerin, mücadelenin finaline yaklaşılmış iken yaptıkları son hamlelerden birisiydi ve daha önce ifade ettiğimiz gibi başarılı olması mümkün değildi.

Türkiye'de yaşanan, gözlemlediğimiz büyük ve derin mücadelenin keskin fay hatlarını her alanda gördüğümüz gibi, Anayasa Mahkemesi'nde ve kararlarında da görüyoruz. Karar açıklamasında, verilen kararın ayrıntılarının kısmi bir vesayet anlayışı içermesi, siyaseten alan daraltmak amacıyla kullanılabilir oluşu ve bunun "ciddi bir ihtar veriyoruz" şeklinde formüle edilmesi ile birlikte, Haşim Kılıç'ın dile getirdiği, siyasi partilerin kapatılması noktasında "toplumda bu konuda bir rahatsızlık varsa uzlaşarak gerekli değişikliklerin süratle yapılması" çağrısının da bulunması, üzerinde dikkatle durulması gereken bir noktadır.

Siyasi iktidarı siyaseten "topal ördek" konumunda bırakmak iradesi ile Türkiye'nin normalleşmesi çağrısını bünyesinde barındıran ve çarpışan bu zıt iradeler arasında, Haşim Kılıç tarafından dile getirilen ve önemsenmesi gereken çağrının muhatabı, rafa kaldırmak zorunda kaldıkları, Türkiye'nin gerçek anlamda özgürleşmesi projesini, SİVİL ANAYASA çalışmasını tekrar gündemine alması adına siyasi iktidardır.

İçerdiği örtülü anlama rağmen bu karar, Türkiye'nin değişim sürecinin tescillenmesi anlamına da gelmektedir. Türkiye'nin normalleşmesi ve özgürleşmesi sürecinde, 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye'de başlayıp, 25 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı ile start alan Ergenekon Davası ve bu gün sonuçlanan Kapatma Davası'nın taşıdıkları gerçek anlamı idrak etmekte bu gün belki bazı zihinler zorluk çekebilir, ancak yarınlarda, bu günlerde yaşananların gerçek ve derin anlamları şüpheye mahal bırakmayacak derecede ortaya çıkacak ve Türkiye'nin geçirdiği dönüşümde bu iki davanın taşıdıkları önemin sembolik olmanın çok ötesinde olduğu takdir edilecektir.

Bu günden sonra siyasi iktidarın omuzlarındaki yük bir iken iki olmuştur. Sürecin gelinen evresinden sonra siyasi iktidarın hata yapma lüksü yoktur. Normalleşmiş ve özgürleşmiş bir Türkiye için bu gün söylenecek söz "şimdi değilse ne zaman" dır...

Hiç yorum yok: