21 Kasım 2008 Cuma

Hepinize günaydın...

Olan oldu, geçtiğimiz pazar günü CHP İstanbul Sultangazi teşkilatının düzenlediği ve Deniz Baykal'ın da katıldığı CHP'ye katılım töreninde yaşananlar ülke gündeminin bir numarasına oturdu ve adına "CHP'nin Türban (hatta çarşaf) açılımı" denen olgu üzerine değerlendirmeler ardı ardına yapılmaya başlandı.

Yaşananları yaklaşan mahalli seçimler öncesi siyasi hinlik/cinlik olarak değerlendiren, CHP ve Deniz Baykal'ın tutumunda samimiyet göremeyen değerlendirmeler yanında, olaya bilindik "laiklik hassasiyeti" noktasından yaklaşan ve "tehlikenin farkındayız" modunda endişeli değerlendirmeler ve eleştiriler yapanlar da görüldü.

Son iki gündür ise, özellikle Doğan Medyası'ndan kimi kalemler, yarınlarda dönüp dönüp hatırlanacak ve hatırlatılacak değerlendirmelere imza atarak, Deniz Baykal ve CHP'nin yeni söz konusu pozisyon alışına alkış tutan ve açık destek veren yazılar kaleme aldılar.

Fikret Bila dün köşesinde Başı örtülüler CHP’li olamaz mı? diye soruyor ve ekliyordu : "CHP de AKP gibi bir kitle partisidir. Siyasi partilerde “tek kıyafet” zorunluluğu olmadığı gibi, başörtüsü de bir siyasi sınır olamaz. CHP’ye oy veren kadınların tümünün başı açık olmadığı gibi, AKP’ye oy veren kadınlarının tümünün başı da örtülü değildir.

(...)

Kadınların başını örtmesini sadece bir siyasi tercih olarak algılamak büyük bir yanılgıdır. Türbanı siyasi simge olarak takan kadınlar, genç kızlar olabilir. Ama bu, bütün başı örtülü kadınların bu güdüyle hareket ettiklerini göstermez. Aksine, gelenek, görenek, dindarlık, aile baskısı gibi siyasi olmayan nedenlerle başını örtenlerle kıyaslandığında, siyasi simge olarak başını örtenlerin oranı çok düşüktür."

Bila, konuya bu gün de köşesinde değinmeye devam etmiş ve "Mütedeyyin kesim, sosyal demokrat değerlere uzak değildir. Altta kalanın canı çıksın ilkesiyle çalışan vahşi kapitalizme, gelir dağılımı adaletsizliğine, eğitimde, sağlıkta fırsat eşitsizliğine, yolsuzluğa, hırsızlığa, rüşvete, yetim hakkı yenmesine, adaletsizliğe, hukuksuzluğa, kayırmacılığa, din ticaretine karşıdırlar. Ayrıca ulusal çıkarlara ve değerlere de bağlıdırlar. Bu değerler, sosyal demokrat değerler ve ideallerle çelişmez. Sadece dinine bağlı oldukları için dinci partilerin arka bahçesi gibi görülmeleri yanlıştır. Dini değerleri istismar ederek bu insanları kandırmak bir yere kadar mümkündür. Bu nedenle CHP’nin bu kesimlere hitap etmesi, onlarla iletişime geçmesi, onların yaşam koşullarıyla ilgilenmesi, gerçek sorunlarına eğilmesi isabetli bir politika olur. Hatta CHP’nin bu kesimlere ulaşması zorunludur." demiş.

Dün konuyu ele alan bir başka Doğan Medya yazarı Can Dündar'dı : "Doğrusu ben çarşaflı bir kadının CHP’ye üye kaydedilmesini hiç yadırgamadım. Baykal’ın dediği gibi 'Bir insanın kılık kıyafetine bakıp onun düşüncesini ya da ahlaki kimliğini etiketlemek mümkün değildir'. Doğru da değildir."

Reha Muhtar'da meseleye, "laiklik elden gidiyor" diye yaklaşanlara, bu gün Çarşaflı CHP başlıklı yazısında şu soruları sorarak konuya girmiş : "1) Kardeşim siz aklınızı ve demokrasinizi peynir ekmekle mi yediniz?.. 2) Size ne, kime ne, ona buna kime ne bir kadının taktığı türban, ya da çarşaf?..3) Bir kadın çarşaflıysa, ya da türbanlıysa laik olamaz mı?.. Adam sayılamaz mı?.."

Göz kamaştırıcı vede yaşartıcı satırlar...

Finali Ertuğrul Özkök ile yapalım. Özkök bu gün "Baykal son zamanlarda çok doğru işler yapıyor" diyor ve ekliyor : "Partisini, yıllardır içine kapandığı gettodan çıkarıp oy tabanını genişletecek adımlar atıyor. Böylece, AKP’nin, bütün yanlışlarına rağmen kendi eviymiş gibi kullandığı bir siyasi mahallede, 'Ben de varım' diyor."

Bize de dün, kendisine konu ile ilgili yöneltilen soruya Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in verdiği cevabı tekrarlamak düşüyor : Hepinize günaydın...

9 Kasım 2008 Pazar

Malum Kader : 4-1

Kimi Futbol otoritesine göre maçın favorisi Galatasaray'dı. Fenerbahçe hem Lig performansı hem en etkili silahı Alex'ten yoksun olması sebebi ile maçtan önce handikap sahibi takımdı. Karşılaşmaya Galatasaray 1-0 galip başladı desek yeridir. Lincoln 2. dakikada Fener savunmasının yerleşim hatasından kaynaklanan pozisyonu gole çevirince tablo Fenerbahçe açısından oldukça karanlık görünüyordu. Ancak yıllardır olan yine oldu ve Fenerbahçe kendi evinde, Saraçoğlu'nda önce 6. dakikada Selçuk'la beraberliği yakaladı ardından da skoru 4-1'e taşımasını bildi ve derbiyi kazandı.

1999 yılından bu yana Kadıköyde beraberlik dahi kazanamayan, 9 maçı üst üste kaybeden Galatasaray adına bu durumun "malum kader" olarak ifade edilmesine Galatasaray'lı dostlar alınmasın, ortada böyle bir istatistik varken mevcut durumu başka türlü ifade etmek imkansız...