14 Şubat 2011 Pazartesi

Binlerce Salat ve Selam O'na...

Allah'ın Resulü, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V), yaklaşık 14 asır evvel rebiulevvel ayının onikisinde yeryüzüne teşfir etti. Bu doğumu karda açan gül, çölde bulunan vaha, karanlıkta çakan şimşek ile tasvir etmek mümkündür ve çok daha belagatlileriyle edilmiştir.

Yaşadığı cemiyet içinde kelimelere sığmaz şahsiyeti, dillere destan ahlakı, maddi ve manevi güzellikleri ile O "El-Emin" olarak anıldı. Öyle azim bir ahlak sahibi idi ki, kendisi ile randevulaştığını 3 gün sonra hatırlayan arkadaşı, O'nu sözleşilen mahalde bekler bulacaktı!

İçine doğduğu cemiyette 40 yıl boyunca O'ndan görülen sadece iyilik/doğruluk, fakire, yetime, darda ve yolda kalmışa el uzatma/sahip çıkma, güçlünün değil haklının yanında saf tutma, inandığından doğru bildiğinden ayrılmama sapmama azmi ve kararlılığı oldu.

Kimseyi aldatmadı, yalan söylediği duyulmadı. 40 yıl gibi uzun bir süre bu seciye ile cemiyetinde tebarüz ve temayüz etti. Ve sonra bir gün, 40 yaşında, İnsanların karakterlerinde ani değişim/dönüşüm yaşamalarının imkansız olduğu, aksine kişilik/karakterin muhkemleştiği bir yaşta latife babında dahi hilafı hakikat kelam ettiği duyulmamış/görülmemiş bu zat "bana vahyolunuyor, Allah bir ve ben onun Resulüyüm" dedi.

Hz. Muhammed'in (S.A.V) tebliğine muhatap olan cemiyetin en muhim iftihar vesilesi, söz/lisan belagati/hakimiyeti, şiirde yakalanan tesirdi. Gel gelelim bu cemiyet, önde gelen aristokrat takımıyla, Hz. Muhammed'in(S.A.V) tebliğ ettiği söz'e, söz ile değil şiddet ile mükabele etti. Söz'e söz ile, fikr'e fikir ile mukabeleyi değil baskı ve şiddet ile mukabeleyi tercih ederek, esasen fikri mağbuliyetlerini ilan ettiler.

Hz.Muhammed (S.A.V) ve tebliğ ettiği kelam ile kitleler arasına, Mekke sokaklarında, çarşı pazarda, panayırlarda girmeye çalıştılar. Korkuları, işittiklerinde kendilerini de çarpan, tesirine kapılmaktan, bir kısmının gizli gizli dinlemekten de kaçınamadığı İlahi kelamın, kitleler üzerinde de benzer tesiri göstermesi idi. Bunun önüne geçmek için 40 yıldır aralarında olan ve çok iyi tanıdıkları Resul-i Ekrem'e "büyülenmiş", "büyücü", "mecnun, delirmiş" dediler ama "yalancı" diyemediler. Böylelikle İnsanlara karşı yalan söylemediğini teslim ettikleri zat'ın, Allah'a karşı da yalan söylemeyeceği gerçeğini başka yalanlarla perdelemeye çalıştılar.

Gel gelelim sözün gücü, gücün sözünü yenmiş İlahi kelam kalplerde büyük fethini gerçekleştirmişti. Dövene elsiz, sövene dilsiz geçen yıllar sonucunda Mekke'den hicret zamanı gelmişti. Bu hicret öncesi, Akabe mevkiinde, Ensar'ın ilk temsilcileri yıllardır Medine'de Yahudiler'den duyduklarının mücessem hali ile karşılaşmış, duydukları ile gördükleri arasındaki uyum karşısında İman etmekte bir an tereddüt göstermemiş ve Allah Resulü'nü Medine'ye davet etmişlerdi. Böylelikle bir orientalin "çıldıracağım, nasıl olur da en zayıf olduğu dönemde O'na ihanet eden çıkmaz" dediği Mekke dönemi kapanmıştı.

Yıllar sonra, Mekke'ye muzaffer bir ordu ile gelip kendisine eza/cefa çektirenler "şimdi bize ne yapacaksın" dediğinde şu cevabı vermişti: "Ben size bugün Yusuf'un kardeşlerine dediğini diyorum. Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir."

Hz. Muhammed (S.A.V) maddi güç ve kudreti ele aldığı bu andan sonra tekrar Medine'ye, tek odalı, zemininde bir hasır bulunan evine döndü. Cemiyetinin refah seviyesi bakımından en alt tabakasının yaşam standardıyla hayatını idameye devam etti, evinde 3 gün üst üste tok yatmadı!

O, Mekke döneminde "derdin para ise seni en zenginimiz yapalım, kral olmak istiyorsan başımıza geç, Mekke'nin en güzel kızlarını sana verelim" teklifine, hayatının sonuna kadar sadık kalacağı "güneşi sağ elime, ay'ı da sol elime verseler ben yine bu davadan dönmem" cevabını vermişti.

Hz. Muhammed(S.A.V), vazifesini bi hakkın ifa ettiğine veda haccında ashabını da şahit tutarak, Miladi 632'de Refik-i Ala'ya yükseldi. Babadan yetim, anadan öksüz ve fakat Allah'ın habibi olan Resul-i Ekrem'in(S.A.V) zırhı, vefat ettiğinde otuz sa arpa mukabili rehinde idi.

Binlerce Salat ve Selam O'nun (S.A.V) üzerine olsun, kandiliniz mübarek olsun...