2 Haziran 2010 Çarşamba

The End!

Mukadder son yaşandı, profesyonel cinayet şebekesi, yerli işbirlikçileri eliyle Türkiye'yi İsrail'e eklemleyen eksenin berhava edildiğini bizzat tesçilledi. 2003 Irak işgali ile başlayıp, Gazze'ye dönük katliam operasyonlarıyla zirve yapan kopuş süreci, İsrail ordusu'nun Gazze'ye insani yardım götüren gemilere düzenlediği ve masum kanı akıttığı saldırıyla son buldu.

Uluslararası karasularda İnsani yardım malzemeleriyle seyir halinde olan sivil bir gemiye yapılan bu kalleş saldırıyla neredeyse eş zamanlı olarak, İskenderun'da Deniz Üs İkmal Destek Komutanlığı'na alçakça bir terör saldırısı da gerçekleştirildi.

Dikkat edin, terör saldırısının seçtiği hedef, yardım gemilerine Türkiye'deki en yakın deniz üssüdür!

Türkiye, hadisenin yaşanmasından hemen sonra gösterdiği refleksler ve ardından attığı bir dizi adımla, kontrollü bir kriz yönetimi sergileyeceğinin işaretlerini verdi. Bütün İnsanlığın barış ve huzuru adına yeryüzünde ki en büyük tehdide karşı, uluslararası camia ve hukuku arkasına alarak "bu aymazlığa artık sessiz kalınamaz" mesajı veren Türkiye'nin itidalli tavrında, İskenderun'dan aldığı mesajın etkisi kanatimizce büyüktür.

Meseleyi doğru okuyamayıp, 24 saatlik süreçte öncelikle uluslararası bütün mekanizmaları harekete geçirip, BMGK, NATO, AB nezdinde girişimlerde bulunan Türkiye'nin, profesyonel cinayet şebekesi'nin tuzağına düşmemesine neredeyse üzülenleri görmek, İliştirilmiş/Embedded Türk Medyası realitesi ile tanışmışlar için süpriz olmasa gerek!

Başbakan Erdoğan'ın dün gurup konuşmasında bütün dünya'ya haykırdığı sözlerin "neredeyse savaş ilanı" olduğunu teslim eden kalemlerin, muhtemel yaptırımlar konusunda aculluk yapmalarını ve İskenderun'da tertiplenen hain pusuyu analizlerine dahil etmemelerini, hele hele Türk-İsrail ilişkilerinin bu günlere nasıl ve kimler eliyle geldiği meselesine hiç zoom yapmamalarını nasıl okumalıyız?

1 Mart tezkeresinin reddinden sonra akan süreçte, Türk Dış Politikasının Ortadoğu Coğrafyasına dönük sergilediği politika ve açılımların tetiklediği paradigma değişiminin profesyonel cinayet şebekesi'ni, Türkiye'nin söylemlerinden çok daha fazla rahatsız ettiğini tespit ve teşhis etmek için uzman olmaya gerek yoktur. İşlenen son cinayet, bu realiteden bağımsız ele alınamaz.

Gelinen noktada İnsanlık onurunu ayaklar altına alan, hukuksuz ve gayri ahlaki Gazze ablukasını yarmak adına sivil insiyatif'in gösterdiği başarı da yadsınamaz. Hüsnü Mübarek rejimi eğer refah kapısını geçici de olsa açmak durumunda kaldıysa, bunun sebebi bir avuç yürekli barış gönüllüsü aktivisttir!

İsrail'in local askeri saldırılarının global sonuçları her zaman olmuştur çünki esasta İsrail'in "local" olarak değerlendirilebilinecek askeri saldırısı hiçbir zaman olmamıştır.

Bu son cinayetinin de, öncekiler gibi sonucu ve bir bedeli olacaktır ve kuvvetle muhtemel, süreç iyi yönetilirse bu bedel bu güne kadar ödediklerinin en ağırı olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'de bu süreçte, Ortadoğu'da güttüğü politikaların hedefi, bunun inandırıcılık ve samimiyeti cihetiyle test edilecektir. İktidar başarılı bir sınav verirse bundan başta Filistin halkı olmak üzere bölge halkları ve Türkiye kazançlı çıkacaktır. Başarısızlık halinde fatura siyasi iradeye kesilecektir ve bu ağır bir fatura olacaktır.

Sonuçta kaybeden mutlaka ve mutlaka Golyat'ın çocukları olacaktır...