22 Mayıs 2010 Cumartesi

Varan 2 mi?

Türkiye'de bazı dönemlerde 24 saat, 24 günün ihata edemeyeceği gelişme ve sonuçları barındıran sihirli zaman dilimlerine dönüşür!

Yaşadığımız son iki haftanın neredeyse her bir günü, tamda böylesi sihirli zaman dilimlerine dönüştü ve kemikleşmiş yapısı, statüko'nun kalesi CHP'de yıllara yayılmasını bekleyeceğimiz değişim/dönüşüm, görünüşte bu iki hafta içinde yaşandı yaşanıyor.

Bandı geriye sarıp iki hafta öncesine gittiğimizde her şeyin Deniz Baykal ve CHP'li bir kadın milletvekiline ait olduğu iddia edilen özel ilişki görüntüsünün bir gazetenin internet sitesine düşmesiyle başladığını görüyoruz.

Beklenmedik ve sarsıcı bu gelişmenin ardından Deniz Baykal, görüntünün içeriği ve iddia edilen ilişkiyi açıkça reddetmeyen bir konuşma yaparak CHP Genel Başkanlığı görevinden istifa ettiğini açıkladı.

Bir kaç gün süren Baykal dönecek/dönmeyecek tartışmaları yaşanıp, "genel başkanımızı binlerin omuzlarında tekrar görevinin başına getireceğiz" söylemleri yapılırken eş zamanlı olarak, somut hangi vasıflarından ne gibi umutlar beslendiği bizce meçhul Kemal Kılıçdaroğlu ismi de özellike Doğan Medya Gurubu'nun yayın organlarınca dolaşıma sokuldu ve tam bu noktada önceden kestirilemeyen büyük bir kırılma yaşandı ve Önder Sav, Baykal karşısında Kılıçdaroğlu yanında açıkça saf tuttu. Bunu aynı gün CHP Meclis Gurubunun yarıdan fazlasının destek açıklaması takip etti ve Baykal'a indirici darbe, İl Başkanları toplantısından sonra yayınlanan ortak deklerasyonla geldi.

Şu anda Ankara'da CHP 33. Olağan Kurultayı gerçekleşiyor ve tek aday Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal'ın koltuğuna oturmaya hazırlanıyor. Görünürde yaşananlar, kirli ve komplike bir süreçle Deniz Baykal'ın CHP ve Türk siyasi hayatından tasfiye edilmesidir.

Daha önce burada çeşitli vesilelerle Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı büyük hesaplaşma çerçevesinde, ERGENEKON tipi yapılanmaların tasfiyesinin, sahneden çekilmesinin iç/dış partnerleri üzerinde mutlaka bir yansıması olacağı ve bu yansımaların artçı şoklara sebebiyet vereceğini, tasfiye edilen mekanizmalarla birlikte, bu mekanizmaların içerdeki direkt/endirekt partnerlerinin de söz konusu tasfiyeden nasibdar olacağını belirtip, operasyonun sermaye ve siyaset ayaklarında da tatminkar unsurlara ulaşmasının beklenmesi gereken bir gelişme olacağını belirtmiştim.

Bu çerçevede Doğan Medya Gurubu'nda Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliği görevini Enis Berberoğlu'na devretmesi arından, Aydın Doğan'ın Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden 1 Ocak 2010 itibariyle ayrılma kararı almasını "Varan1" olarak işaretlemiştik.

Şimdi tam bu noktada "yaşadıklarımıza Varan 2 diyebilir miyiz" sorusu akla gelebilir! Kendi adıma "bu yaşananlar, benim beklediğim Varan 2 değildir" diyebilir ve CHP'de yaşandığı görülen tasfiyenin başarısı için "acaba" kuşkusunu taşımak ve "sürecin arkasında kim/kimler var" sorusunu sormak ve bu soruya gerçekçi bir cevap bulmak adına, "kaset komplosu" diye anılan sürecin arka planına seyehat etmek gerekiyor diye ekleyebilirim.

Akan süreçte ittifak yapanlara, Doğan Medya Gurubunda gözlemlenen büyük heyecana ve saf değiştiren aktörlere yakından bakıp, ayrıca Deniz Baykal'ın istifa kararını açıkladığı konuşmada "Pensillvanya'dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da belirtmek isterim" demesine karşın aynı konuşmada, açıkça somut bir bulguya dayanmadan iktidarı hedef alan beyanlarına bakarak, sahnelenen tertibin, gerçekleşen siyasi operasyonun arkasındaki aktörler konusunda kafası karışanlara iki tavsiyem var.

1- CHP nasıl iktidar alternatifi olur sorusuna cevap arayın!

2- Kemal Kılıçdaroğlu'nun şu anda yaptığı kurultay konuşmasında "Deniz Baykal'a yapılanlara üzüldük, Zonguldak'ta kaybettiğimiz işçi kardeşlerimize üzüldük" girişinden hemen sonra gelen "Söz veriyorum, özel yetkili mahkemelere(siz burayı Silivri diye okuyun-hakdogan) de son vereceğiz." çıkışını analiz edin!

Gerçeklerin ortaya çıkması için çok değil, bir kaç aya ihtiyacımız var...