18 Şubat 2009 Çarşamba

Ayrı değil, aynı...

Kurtlar Vadisi Projesi, 2003-2006 aralığında, Türkiye'de siyasi alanı dizayn etmek, sivil alanı daraltmak, darbe ortamına zemin hazırlayarak yönetme erkini ele geçirmek ve askeri vesayet rejimi oluşturmak isteyen militarist güçlerce, amaçları doğrultusunda 'piskolojik operasyon' kapsamında kullanılan bir araç mıydı?" sorusuna, Türkiye gerçeğini bilen ve söz konusu diziyi söylenen tarih aralığında izleyenlerin verebileceği cevap 'Hayır' dır.

Tam aksi istikamette, ciddi enformasyon yapmış bir dizi için bunları söyleyebilmek, salt 'yaşanmış gerçekliklerden kopmak'la izah edilemez.

Son iki yazımda, bir süredir, Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı ismi üzerinden, maksadı Türkiye'nin son iki yılına damgasını vurmuş, kamuoyunun 'Ergenekon Operasyonu' ismiyle andığı sürecin kamil simülasyonunu (Kütahyalı ve benzeri düşünenler, KV'nin 'savcılı' bölümlerine göz atsın) 2003-2006 döneminde Türk Televizyonlarında, Sinema/TV tekniği ile ekranlara taşımış, izleyici kitlesini işlediği konu açısından ciddi anlamda enforme etmiş, bu gün yaşanan 'kompleks' sürecin ve halen devam eden davanın topluma hiç yadırgatıcı gelmemesi, bu konudaki başarısına bağlanmış bir çalışmanın 'etkisizleştirilmesi' olduğu çok açık, bizatihi bir 'ters manyel' örneği/denemesi olan 'karartıcı' propaganda'yı ele alıyorum.

Ve bunu yaparken bir soruyu gündeme getiriyorum : "Kurtlar Vadisi Terör, hangi dönemde, nasıl bir kampanyayla ve neden yayından kaldırıldı ?"

Bu sorunun arka planında bariz bir gerçekliğe gönderme yapılıyor, soru ile amaçlanan, "'Kurtlar Vadisi Projesi'ni 'Ergenekon yapılanmasının en başarılı projesi'" olarak gören akıla, "'KV Terör'ü yayından kaldıran irade ile, Türkiye'de darbe ortamı hazırlayıp, Askeri Vesayet Rejimi'ne geçiş hazırlığı içinde olan irade ayrı mı, aynı mı?" sorusunu sormuş olmak ve bu vesile ile atılan 'ters köşe' çalımını afiyetle yediklerini muhataplarımıza hatırlatmak.

Şubat 2007'de ekranlara merhaba diyen, birinci bölümünü 30 Milyon İnsanın izlediği Kurtlar Vadisi Terör çalışmasına dair çürütücü kampanya, çalışma henüz yayınlanmaya başlamadan, dizinin tanıtımları dönmeye başlamışken start almıştı.

Korkunç bir kampanya ile, henüz tek bir bölümü izlenmemiş bir dizi için 'iç barışımızı tehdit edecek, şiddeti körükleyeyip faşizan güdüleri tahrik edecek' gibi, dizinin 1. bölümü ekranlara geldikten sonra 'karartıcı' mahiyeti açığa çıkan argümanlarla, çalışma hedef tahtasına kondu. Ardından izlenen 1. bölüm ile çalışmanın, Türkiye'nin yakın geçmişine ipotek koyan, binlerce İnsanımızın canına malolan, ülke kaynaklarını sömüren, iç barışımızın sağlanması önündeki en büyük engel Terör belasının iç-dış bağlantılarına zoom yapacağı ve bu işlemde 2003-2006 döneminde gerçekleştirdiğine benzer bir başarıyı yakalayacağı anlaşılınca, kampanyanın dozu arttırıldı ve hiç öngörülemeyen tarzda, örneği olmayan bir uygulama ile dizi yayından kaldırıldı.

Kampanyanın medya ayağının ana güdücüsü 'Doğan Medya Gurubu' idi. RTÜK'e diziyi şikayet edenlerin on binleri aştığını da, dizinin doğu ve güneydoğu anadolu'da ne denli rahatsızlıkla! karşılandığını da Doğan Medya Gurubu'na bağlı yayın organlarından, 'ayran kabartan' retorikler eşliğinde öğrendik. Bir başka ilginçlik! dizi'nin yayından kaldırıldığının duyurulduğu gün yaşandı. 'Siyah' kod adı ile maruf olduğu söylenen, dönemin Sabah yazarı köşesinde, Kurtlar Vadisi Terör bağlamında "Askerler
son derece rahatsız" diyerek işaret fişeğini ateşlemişti.


Yapımcı firma ve yayıncı kuruluş, RTÜK tarafından Show TV'nin yayın lisansının iptali ile tehdit edildiğini, çalışmanın RTÜK baskısı ile 'sansürlendiğini' söylüyor, RTÜK Başkanı ise 'yok öyle bir şey' diyordu. Dizinin yayından kaldırılmasının görünürdeki faili, RTÜK'e diziyi kişayet eden 'Vatandaş Ahmet'ti.

O dönem, 'Faili Meçhul' olarak kalan bu eylemin gerçek failleri ile yüzleşebilmek için, takvimlerin Mart-Nisan 2007'yi işaret etmesi beklenecekti.

Bu dönemde Türkiye, yakın tarihte, nispeten 'uyku halinde' bulunan Terör saldırılarının ani bir ivme ile yükselmesi gerçeği ile yüzleşti. Terör eylemleri sonucu neredeyse her gün bir ilde, Şehit Cenazesi Töreni ve bu törenlerde, siyasi iktidarı hedef alan ve dozu yükselen protestolar gördük. Aynı dönemde Türkiye bir yandan da Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi sıcak bir gündem maddesini tartışıyor, bütün bunlar olurken bir yandan da, ülkenin büyük illerinde adına Cumhuriyet Mitingleri denen ve o dönem başkanlığını Şener Eruygur’un yaptığı ADD öncülüğünde düzenlenen bir dizi miting, ülke gündeminde terörle birlikte bir numaraya oturuyordu.

Mart-Nisan 2007 aralığının ilk ve son çeyreğinde yaşanan 2 hadise de, söz konusu zaman diliminin 'seçilmişliği' açısından manidardı. 13 Mart 2007'de, Gazeteci Şamil Tayyar, köşesinde Özden Örnek'e nispet edilen 'Darbe Günlükleri'nden söz etmiş, 18 Nisan 2007 tarihinde Malatya'da, 'Zirve Yayınevi'ne düzenlenen saldırıda üç kişi öldürülmüştü.

Yani ?

Yani, Türkiye'nin yakın geleceğinin en büyük problemine, onun iç ve dış bağlantılarına zoom yapacak Kurtlar Vadisi Terör, tam da, nispeten 'uyku halinde' olan Terör'ün tekrar uyanacağı, Türkiye'nin 2003-2004 döneminde 2 darbe girişimini atlattığı gerçeği ile yüzleşeceği, 'Tehlikenin Farkında Mısınız?' kampanyası ile birlikte Cumhuriyet Mitingleri denen organizasyonlarla siyasi alanın, atlatılan darbe girişimlerinin en etkin aktörlerince dizany edilmesi girişimlerinin yaşanacağı zaman diliminin hemen arafesinde yayından kaldırıldı.

Karşımızda duran tabloda gördüğümüz, Kurtlar Vadisi Terör'ü yayından kaldıran iradenin, Mart-Nisan 2007 aralığında 'uyuyan' Terör'ün uyanacağını, ülke gündeminde birinci sırada yer alacağını bilen, toplum nazarında söyledikleri hüsnü kabul görmüş/görecek ve 'Terör olgusunu işleyecek' bir çalışmanın, o dönemde ekranlarda bu olgunun arka planına zoom yapması sonucu, 'tırmanan terör'le elde edilmesi umulan sonuçları sakatlayacağından endişe eden, bunu engellemek için 'medya ayağında güçlü partnerlere' sahip olan bir irade olduğudur.

Bütün bunlarla birlikte, bu gün 'Ergenekon Operasyonu'nun tam karşısında, savunma pozisyonunda konumlananlarla 'Kurtlar Vadisi Terör yayından kaldırılsın' kampanyasını güdenlerlerin aynı odaklar olduğu ile, RTÜK'ten geldiği söylenen baskıya 'boyun eğen' ve ciddi bir direnç göstermeyen kanalın sahibinin, yakın tarihte Kütahyalı'nın Gazetesinde afişe edilen bağlantılarını aynı anda ele aldığımızda vardığımız sonuç : "KV Terör'ü yayından kaldırtan iradenin, tırmanacak Terörü ve bunun toplum kesimlerinde uyandıracağı infali siyasi-sivil alanı daraltmak, yeniden dizayn etmek için kullanacağı, toplumda oluşacak kutuplaşmaları tahrik ederek meydana gelecek kaos ortamından bir vesayet rejimi devşirmeyi planlayan irade" olduğudur.

Dolayısıyla "'KV Terör'ü yayından kaldıran irade ile, Türkiye'de darbe ortamı hazırlayıp, Askeri Vesayet Rejimi'ne geçiş hazırlığı içinde olan irade ayrı mı, aynı mı?"sorusunun cevabı "aynı" dır.

Bu gerçeklerle yüzleşmesi gereken Rasim Ozan Kütahyalı, bu yüzleşmenin hemen akabinde kendisine "Beni kim(ler) ne amaçla yönlendiriyor?" sorusunu sorup, özeleştirisini yapmalıdır ki "Kimler adına ve ne amaçla 'ters manyel' yapıyorsun?" sorusuna muhatap olmasın...

17 Şubat 2009 Salı

AZ SONRA...

Dün gece, bir arkadaşım aradı ve ÜLKE TV'de yayınlanan, Gazeteci Turgay Güler'in hazırlayıp sunduğu SIRADIŞI programına Rasim Ozan Kütahyalı'nın konuk olduğunu söyledi.

Televizyonun karşısına geçtim ve konunun, Kütahyalı'nın son dönemde bir dizi yazı ile yetinmeyip, kanal kanal gezerek de işlediği "Kurtlar Vadisi-Ergenekon Yönlendirmesi" kurgusu olduğunu gördüm. Konuyu daha önce ele aldığım yazının finalinde Kütahyalı'ya bir soru sormuştum, aynı soruyu e-posta yolu ile programa ilettim. Sorumuz malum : "Kurtlar Vadisi Terör, hangi dönemde, nasıl bir kampanyayla ve neden yayından kaldırıldı ?"

Sağolsun Turgay Güler, e-posta'yı okudu ve soruyu muhatabına yöneltti. Fakat ne Kütahyalı'dan, ne de sonra topa giren Güler'den makul bir cevap alamadık, esasen alamazdık da. Zira sorulan sorunun arka planında yatan gerçek aglılanmış olsaydı ne Kütahyalı Kurtlar Vadisi hakkında dillendirdiği kurguyu 'servis' ederdi, ne de Turgay Güler bu servise ev sahipliği yapardı. Bu sebeple doğru/makul cevap alamamanın ötesinde, sorulan sorunun kapsama alanı ile örtüşmeyen, esasen yeni sorular soran ve Kütahyalı'nın tezi ile de mütenasip olmayan sorulardı, yanıt kabilinden verilenler.

Bu yüzden, sorduğum sorunun bana göre sahih cevabını vermek, boynumun borcu oldu.

Tam bu noktada "KV Terör'ün yayından kaldırılması ile Rasim Ozan Kütahyalı'nın dile getirdiği iddialar arasında nasıl bir bağlantı var?" sorusu akla gelebilir. Bu sebeple önce ve kısaca tekrar Kütahyalı'nın, patentinin kendisine ait olduğunu da sanmadığım, son günlerde büyük bir heyecanla dile getirdiği kurgusuna göz atmamız gerekiyor.

Dile getirilen iddia kabaca şöyle : "Kurtlar Vadisi çalışması, 2003-20006 döneminde, Türkiye'de darbe ortamı hazırlamak isteyenlerce yönlendirilmiş bir piskolojik harp çalışmasıdır. Kurtlar Vadisi'ni hazırlayan ekibin Milliyetçi-Muhafazakar aidiyet bağları üzerinden izleyiciye "ters manyel" yapıldı, "bizim çocuklar" gözüyle bakılanlar eliyle söz konusu kitleye "ayar" verildi. Bunda büyük başarı sağlandı, o sebeple Ergenekon yapılanmasının en başarılı projesi Kurtlar Vadisi’dir."

Yani ?

Yani, "Kurtlar Vadisi projesi, Türkiye'de siyasi alanı dizayn etmek, sivil alanı daraltmak, yönetme erkini ele geçirmek, askeri vesayet rejimi oluşturmak isteyen militarist güçlerce, bu amaca dönük olarak, kitleler üzerinde 'piskolojik operasyon' kapsamında kullanılan bir araçtır" diyor Kütahyalı.

'Kurtlar Vadisi Projesi' toplumu manipüle etmek, siyaseti vesayet altına almak, Türkiye'yi darbe ortamına sürükleyerek, yönetme erkini ele geçirmek isteyenlerce kullanılan bir araç ise, bu aracın, "Kurtlar Vadisi Terör" versiyonuna itiraz edenler, başlattıkları kampanya ile yayınlanmasını engelleyenler karşı kutupta yer alanlar olmalı.

Acaba gerçekte durum bu mu ?

Bu soruya verilecek yanıt için, önce kurgunun ön kabulüne ve bunun en büyük dayanak noktasına bakmamız gerekiyor.

Kütahyalı'nın bu tezi temelendirmek adına kullandığı yegane argüman, Kaşif Kozinoğlu imzalı olduğu söylenen MİT Raporu. Kütahyalı'nın bir yazısında değindiği gibi söz konusu rapor 19 Mayıs 2005 tarihinde Milliyet Gazetesinde haber olmuştu. Rapor'a Milliyet üzerinden göz atalım :

"Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'yla bağlantılı olduğu iddiasıyla İstanbul'da yargılanan MİT'çi Kaşif Kozinoğlu'nun, Cumhurbaşkanlığı'ndan MİT'e gelen ihbar mektubunun araştırılması kapsamında 2004'te hazırladığı ve Müsteşar Şenkal Atasagun'a sunulan 2 sayfalık rapordaki saptamalar, 12 maddede toplandı. Kozinoğlu'nun, teşkilat bünyesinde, hakkında yürütülen idari soruşturma kapsamında kendi faaliyetlerine delil olması için MİT başmüfettişine verdiği, ilgili dosyaya giren raporu, - içindeki bazı yanlış ifadelerle birlikte- şöyle:

-Dizi, halen cezaevinde bulunan Karagümrük çetesi lideri Nuri Ergin'in (Nuriş) yönlendirmeleri ile senarist Raci Şaşmaz ve yönetmen Osman Sınav tarafından gerçekleştirilmektedir.

-Dizideki tiplemeler, Ergin tarafından dikte ettirilmektedir. Dizideki Çakır, Ergin'in gerçek hayattaki rakibi Çakıcı'dır. Cerrahpaşa çetesi lideri olarak canlandırılan 'Halit', 'Ergin'dir. Dizide "Çakır", "Halit" tarafından vurulmuştur.

-Dizinin finansörü olarak görünen Tahir Kıran, armatör Turgut Kıran'ın oğlu, Şadan Kalkavan'ın da ortağıdır. Dizinin esas finansörü iki kardeş Sedat ve Vedat Kasım'dır. Yavuz Ataç ve Korkut Eken'le irtibatlıdırlar. Anılanların arasında Show TV Genel Yayın Yönetmeni Soner Yalçın bulunmaktadır. (Ancak Yalçın hiç bir zaman söz edilen görevde bulunmadı.)

-Dizinin senaristi Raci Şaşmaz, Elazığ'da ikamet eden Kadiri Cemaati lideri ve eski Elazığ Milletvekili Abdülkadir Şaşmaz'ın akrabasıdır. (Raci Şaşmaz, Abdülkadir Şaşmaz'ın bizzat oğludur.) Abdülkadir Şaşmaz, diziyle ilgili Raci Şaşmaz'ı yönlendirmektedir. Polat karakterini canlandıran Necati Şaşmaz, Raci Şaşmaz'ın kardeşidir. Gece hayatı ve mafyayla yakınlığıyla tanınmaktadır.

-Ağar'ın da Abdülkadir Şaşmaz ile yakın ilişkisi olduğu ifade edilmektedir. Ağar, dizinin yönetmeni ve ülkücü görüşü benimseyen Osman Sınav'la da İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemden beri yakinen tanımaktadır.

-Raci Şaşmaz ile Sınav, dizide yer alan devlet - mafya - güvenlik güçleri arasındaki ilişkilerle ilgili argümanları Jandarma İstihbarat Başkan Yardımcısı Albay H.A.U.'dan almaktadır. U, 9 Ekim 2003'te Jandarma Genel Komutanlığı'nın 0312 278... no'lu telefonundan, Sınav'ın 0532 312.... no'lu cep telefonunu aramıştır.

-U'ya yakın Jandarma Astsubay Başçavuş T.Ü., Raci Şaşmaz ve Sınav'la irtibat kurmuştur.

-Diziye yönelik ihbar mektubunu gönderen şahıs, muhtemelen, Çakıcı ile iş irtibatı bulunan, Jandarma Binbaşı M.Ö.'dur.

-Raporda, görüşme yapılan telefon numaralarının bilgisayar sistemi üzerinden yapılan sorgulama işlemi sırasında mı, mahkeme kararıyla yapılan teknik dinlemede mi saptandığı belirtilmedi."

Evet, işte tezin temel dayanağı bu rapor. Rapor'un neden yazıldığı, ilk bakışta, Vadi'nin üstün körü izleyicilerinin dahi yakalayabileceği çelişkileri, buradan hareketle varılan yanlış hükümleri ve diğer konuları topyekün ele alıp, raporu irdeleyelim :

1- Rapor Kozinoğlu imzalı. Kozinoğlu, Alaattin Çakıcı'yla bağlantılı olduğu iddiasıyla yargılanan bir isim.

2- Kozinoğlu raporu, "hakkında yürütülen idari soruşturma kapsamında kendi faaliyetlerine delil olması için MİT başmüfettişine veriyor".

3- Rapor'da Osman Sınav ve Raci Şaşmaz'ın Nuri Ergin tarafından yönlendirildiği ve dizideki tiplemelerin, Ergin tarafından dikte ettirildiği söylendikten sonra "Dizideki Çakır, Ergin'in gerçek hayattaki rakibi Çakıcı'dır. Cerrahpaşa çetesi lideri olarak canlandırılan 'Halit', 'Ergin'dir. Dizide 'Çakır', 'Halit' tarafından vurulmuştur." deniyor.

Kurtlar Vadisi'nin üstün körü izleyicilerinin dahi burada derhal yakalayabileceği çelişki, rapor'un bir şeyleri ortaya çıkarmaktan ziyade örtmeyi amaçladığını ele veriyor. Kurtlar Vadisi'nin ilk dönemecinde, anlattığı hikayede merkezi bir yeri olan 'Çakır' karakteri ve onun Vadi izleyicisi ile kurduğu ilişkiyi bilen birisinin, bu karakteri Allattin Çakıcı'yı günahı kadar sevmediği noktasında hiç bir tereddüte mahal olmayan Nuri Ergin'in dikte ettiğini nasıl ima edebilir ?

Türkiye günlerce, "Vadi'de hayatını kaybeden Çakır için kılınan gıyabi cenaze namazlarını" ve bunun etrafında yaşanan tartışmaları konuşmadı mı ?

"Çakır karakterinin, Halit karakteri tarafından vurulduğu" doğru olmakla birlikte, senaryo içinde süreç, önce Polat Alemdar karakterinin Çakır'a biat etmeyen Halit'in kardeşini öldürmesi, ardından Çakır'ın Halit tarafından vurulması, en nihayetinde de Halit'in Çakır'ın en sadık adamı tarafından boğularak öldürülmesi şeklinde gelişmiştir. Bu durumda Ergin tarafından, önce kardeşinin öldürülmesinin, ardından da kendisinin boğazlanmasının yapımcı ve senaristlere dikte ettirilmiş olduğuna inanmamız beklenmekte!

4- Söz konusu raporda Soner Yalçın için "Show TV Genel Yayın Yönetmeni" denilmekte, ancak Milliyet'in de belirttiği gibi Yalçın hiç bir zaman sözü edilen görevde bulunmamıştı.

5- Rapor'u hazırlayanların konuya ne denli vakıf! olduklarını gösterir bir diğer nokta, Abdülkadir Şaşmaz için "Raci Şaşmaz'ın akrabası" denmesi. Gazetenin altını çizdiği gibi Abdülkadir Şaşmaz Raci Şaşmaz'ın babasıdır.

Beş madde halinde sıralamaya çalıştığım bu çelişkiler ve maddi hatalar, rapor'un Kütahyal'ı için en cazip kısmına, Raci Şaşmaz ile Osman Sınav'ın, Jandarma İstihbarat Başkan Yardımcısı Albay H.A.U (Küyahyalı kastedilenin Hasan Atilla Uğur olduğunu ifade ediyor) ile aralarında geçtiği söylenen telefon trafiği ve söz konusu Albay ile dizi ekibi arasında irtibat sağlayan Başçavuş bilgisine kuşkuyla bakmamıza kafidir.

Bütün bunları göz ardı edip, varolduğu söylenen "telefon irtibatı"nı da gerçek saymamız durumda dahi, Kütahyalı'nın kurgusuna "olabilirlik" kazandırmak adına, Kurtlar Vadisi'nin senaryosundan destekleyici donelere ihtiyaç vardır.

Peki bu doneler var mıdır ?

Net cevabımız : kesinlikle yoktur.

Bu soruya, bütün bir serüveni boyunca, devlet içinde yuvalanmış, kendilerine verilmiş hak ve yetkileri kötüye kullanan, "vatan-millet-sakarya" retoriği ardına gizlenip, şahsi menfaat devşiren çetelerin gizli ve kirli bağlantılarını, ilişkiler ağını afişe etmiş bir çalışma söz konusu olunca nasıl "var" denebilir ki ?

Kurtlar Vadisi startını, "amacı önce siyaseti sonra bütün bir devleti kontrol edip ele geçirmek olan, içinde iş dünyasından, bürokrasiye, mafya yöneticilerinden hukuk adamlarına, uluslararası sermaye ve istihbarat örgütü temsilcilerine kadar, geniş bir yelpazede katılımcısı olan mafyöz bir yapılanmanın" resmini çizerek yapmış, dizinin 1. bölümü sözü edilen yapılanmanın ard arda işlediği 3 cinayet ile başlamıştır.

Bu 3 cinayet, kamuoyunun adına "Susurluk" dediği süreçte çokça gündeminde olan, Behçet Cantürk (dizide Behiç Türkcan), Savaş Buldan (dizide Baris Bulmaz) ve Ömer Lütfi Topal (dizide Önder Zülfü Kosal) cinayetleriydi.

Kurtlar Vadisi, serüvenine bu 3 cinayetin işlenme emrini veren yapılanmanın varlığını anlatarak ve söz konusu yapılanma ve kullandığı mekanizmaları çökertmek adına mafya içine yerleştirilen 'sivil istihbarat' elemanını tanıtarak başlamıştır.

Ve Kurtlar Vadisi'nin, Kütahyalı'nın belirttiği dönem boyunca, 2003-2006 kuşağında işlediği tema, cinayet ve provokasyonlar düzenleyen, ekonomik manipülasyonlar yapan, uyuşturucu ve silah ticaretini kontrol eden, kumar ve vuhuş organizatörlüğüne el atan, bütün bu alanlardan büyük rant araçlarına sahip ve en tepede, bütün mekanizmayı kontrol eden bir konseyin yer aldığı 'Gizli Örgüt'ün Türkiye içinde nasıl bir fonksiyon icra ettiği, dışa bağımlı bir yapılanma olduğu ve ülkenin başına bela bu yapılanmanın tasfiye süreci oldu.

Bu tema mı Türkiye'yi darbe ortamına hazırladı ?

Bu anlatılanlar mı, söz konusu dönemde hangi zihniyetin kontrolünde olduğunu bu gün artık herkesin bildiği JITEM redaksiyonu ?

Bunları söyleyebilmek için, kimin tarafından hazırlandığı ve içerdiği çelişkiler ortada olan bir rapor, yada onlarca karakter içinde para düşkünü portresi ile bir tek 'İplikçi' karakteri yeterli mi ?

Asla.

Kurtlar Vadisi Pusu'nun, açıklanmış ve fakat kamuoyunu çok da tatmin etmemiş sebeplerle ekranlarda olmadığı bir sırada, bu denli hatalı, gerçeklerle örtüşmeyen ve çalışmanın, ilk gününden bu yana anlattıklarına gözlerini yumarak, 'karanlıkta ıslık çalan' bir kurguyla suçlanması, akla başka sorular getirmektedir.

Kurtlar Vadisi Pusu'yu hazırlayan ekip üzerinde "bunlar hükümetin güdümünde" eleştirileri ile baskı oluşturulmaya başlandığı bir süreçte dile getirilen bu tez, daha önce ifade ettiğim gibi bizzat bir "ters manyel" örneğidir ve Kurtlar Vadisi'nin son dönemeçte, "Pusu serisi" ile, serüveninin başından bu yana anlattıklarını daha somutlaştırmasından rahatsızlık duyanların, dizinin verdiği mesajları etkisizleştirme çabalarına lojistik destek olmak ötesinde bir anlam taşımamaktadır.

Buraya kadar, Kütahyalı sözcülüğünde dillendirilen kurgunun ön kabulü, en büyük dayanağı ve içeriğinin eleştirisi yaptık, meselenin nasıl yanlış ele alındığını ortaya koyduk.

Şimdi sıra, esasen bu kadar teferruata girmeye mahal bırakmadan, dillendirilen iddianın mesnetsizliğini ve Kurtlar Vadisi'ni yönlendirildiği iddia edilen çevrelerle Kurtlar Vadisi'nin irtibatının ne olabileceğini ortaya koyan, Rasim Ozan Kütahyalı ve onun ifade ettiği kurguyu benimseyenleri kendi mantıkları içinde yakalayan soruya ve cevabına geldi ancak yazımız çok uzadı.

Soru : "Kurtlar Vadisi Terör, hangi dönemde, nasıl bir kampanyayla ve neden yayından kaldırıldı ?" idi

Bir sonraki yazıda, bu sorunun cevabı ile birlikte bir başka sorunun cevabı da verilmiş olacak : "Vadi üzerinden ters manyeli gerçekte kim yapıyor?"

12 Şubat 2009 Perşembe

Vadi üzerinden "ters manyel"i gerçekte kim yapıyor?

Taraf Yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, bir süredir Kurtlar Vadisi üzerine yazıyor. Yazılarındaki temel tez şu : "Kurtlar Vadisi, 2003-20006 döneminde, Türkiye'de darbe ortamı hazırlamak isteyenlerce yönlendirilmiş, başarılı bir piskolojik harp çalışmasıdır." Kütahyalı, dizinin yapımcısı ve başrol oyuncusunun "kimlik"lerinden hareketle izleyiciye "ters manyel" yapıldığını, milliyetçi-muhafazakar kitlelerin "bizim çocuklar" gözüyle baktıkları isimler eliyle ters istikamette yönlendirildiğini, hatta bu durumdan iktidarın da azade kalamadığını ifade ediyor.

Bütün bu iddialı kurguyu "Ergenekon yapılanmasının en başarılı projesi yeniden söylüyorum Kurtlar Vadisidır" diyerek finalize ediyor.

Kütahyalı, Kurtlar Vadisi'nde "yabancı düşmanlığı", "devlete hakim ideolojinin ötekileştirdiği toplum kesimlerini dışlamak" gibi, Vadi izleyicilerinin "hilafı hakikat" oldukları noktasında birleşeceği zayıf ve tutatsız tespitler dışında, bu kurguyu temelde ve sadece Kaşif Kozinoğlu imzalı olduğu söylenen, 2004 tarihli, MİT müsteşarı Şenkal Atasagun’a sunulan bir rapora, o raporda bu dizinin o dönemdeki yapımcısı Osman Sınav ile, bu gün Ergenekon Operasyonu kapsamında tutuklu bulunan, söz konusu dönemde Jandarma İstihbarat Başkan Yardımcısı olan Albay Hasan Atilla Uğur arasındaki bağlantılara dair yer alan bilgilere bağlıyor.

Kütahyalı "Bu raporda Osman Sınav’ın cep telefonunu Atilla Uğur’un direkt Jandarma Genel Komutanlığı’ndan aradığı belirtiliyor. Numaralar veriliyor... Atilla Uğur ile Osman Sınav’ın 9 Ekim 2003’te yaptığı konuşmanın detayları raporda var..." diyor, devamla "MİT raporunda Atilla Uğur’a yakın bir Jandarma Astsubay Başçavuşu ile Raci Şaşmaz ve Sınav’ın yakın irtibatından da bahsediliyor..." demeyi de ihmal etmiyor.

Evet, hepsi bu...

Dizinin yayında olmadığı bir dönemde karşılaştığımız bu "kurgu" bu bilgiye ve daha sonrasında, dizi içinde cereyan ettiği söylenen ancak somutlaştırılamayan kimi karelere bağlanıyor.

En son söyleyeceğimizi baştan ifade edelim, bu kurgu, yani "Kurtlar Vadisi ile milletçi-muhafazakar kitle üzerinde ters manyel yapıldı, darbe ortamı hazırlanmasına katkı sağlandı" iddiası bizzat bir ters manyel girişimidir.

Yaşanmış gerçeklikle örtüşmeyen, bu diziyi en başından bu yana izleyen seyirci kitlesinin algısı ve zekası ile alay etmek olarak niteleyebileceğimiz bu kurgu, Kurtlar Vadisi'nin son dönemeçte, "Pusu" serisi ile, serüveninin başından bu yana anlattıklarını daha somutlaştırması ve kimi mesajlarını artık çokça "didaktik" bir dille de vermeye başlamasından rahatsızlık duyan, diziyi "hükümetin güdümünde" olmakla yaftalamaya çalışanların bakış açıları ile "makul" karşılanabilinecek ve aynı çevrelerin "amacına" hizmet edecek bir denemedir.

Kurtlar Vadisi, bütün bir serüveni boyunca, devlet içinde yuvalanmış, kendilerine verilmiş hak ve yetkileri kötüye kullanan, çokça "vatan-millet-sakarya" deyip şahsi menfaat devşiren çetelerin gizli/kirli bağlantıları, ilişkiler ağına zoom yapan bir çalışma oldu ve hiç bir evresinde, sivil alanın daraltılıp vesayet rejiminin olumlanmasına alkış tutmadı, tam aksi yönde güçlü vurgular yaptı.

Kütahyalı'nın "Ben o dönem bu dizinin bir bölümünü hasbelkader izlemiştim" demesini, sonradan "dizinin tüm bölümlerinin CD’lerini edin"mesi ile birleştirdiğimizde, kendisine bu çalışmayı tekrar izlemesini tavsiye ediyoruz.

Ön yargılarından sıyrılıp, söz konusu çalışmayı tekrar dikkatle izlediğinde, üstelik hemen birinci bölümünde, amacı önce siyaseti sonra bütün bir devleti kontrol edip ele geçirmek olan, içinde iş dünyasından, bürokrasiye, mafya yöneticilerinden hukuk adamlarına, uluslararası sermaye ve istihbarat örgütü temsilcilerine kadar mafyöz bir yapılanmanın resmedildiğini, bu yapılanmanın amaçları doğrultusunda çeşitli suikast ve provokasyonlar düzenleyip ekonomik operasyonlar yaptığını, uyuşturucu ve silah ticaretinden kumar ve vuhuş organizatörlüğüne uzanan bir yelpazede çeşitli rant araçlarına sahip olduğunu(bu resim Kütahyalı'ya neyi çağrıştırıyor?) ve devletin sivil istihbarat biriminin, söz konusu yapılanmayı çökertmek adına mafya içine bir elemanını yerleştirdiğini görecektir.

Kurtlar Vadisi, anlatmaya çalıştığı girift ilişkiler ağını resmederken bazı "derin suflörlerce" beslenmiş, yönlendirilmek istenmiş, yapımcı ve senaristler de bunlardan yararlanmayı düşünmüş olabilir. Ergenekon İddianamesine bakılacak olursa, kriminal suça bulaştığı iddia edilen kimi zanlıların diziye duydukları derin alaka da manidardır, ancak bu durum, elimizde dizinin söylendiği yönde hareket ettiğine dair somut veriler(en başta senaryo) olmadan tek başına böyle bir kurguyu "sahih" kılmaya yeterli değildir.

Rasim Ozan Kütahyalı'ya, cevabını bulduğunda, kendisini bu kurguyu tekrar sorgulamaya itecek ve böyle bir kurguya yönlenmesini sağlayanlarla yüzleşme olanağı verecek bir soru soralım :


-Kurtlar Vadisi Terör, hangi dönemde, nasıl bir kampanyayla ve neden yayından kaldırıldı ?

İşte bütün gerçek bu sorunun doğru cevabında gizli...