18 Şubat 2009 Çarşamba

Ayrı değil, aynı...

Kurtlar Vadisi Projesi, 2003-2006 aralığında, Türkiye'de siyasi alanı dizayn etmek, sivil alanı daraltmak, darbe ortamına zemin hazırlayarak yönetme erkini ele geçirmek ve askeri vesayet rejimi oluşturmak isteyen militarist güçlerce, amaçları doğrultusunda 'piskolojik operasyon' kapsamında kullanılan bir araç mıydı?" sorusuna, Türkiye gerçeğini bilen ve söz konusu diziyi söylenen tarih aralığında izleyenlerin verebileceği cevap 'Hayır' dır.

Tam aksi istikamette, ciddi enformasyon yapmış bir dizi için bunları söyleyebilmek, salt 'yaşanmış gerçekliklerden kopmak'la izah edilemez.

Son iki yazımda, bir süredir, Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı ismi üzerinden, maksadı Türkiye'nin son iki yılına damgasını vurmuş, kamuoyunun 'Ergenekon Operasyonu' ismiyle andığı sürecin kamil simülasyonunu (Kütahyalı ve benzeri düşünenler, KV'nin 'savcılı' bölümlerine göz atsın) 2003-2006 döneminde Türk Televizyonlarında, Sinema/TV tekniği ile ekranlara taşımış, izleyici kitlesini işlediği konu açısından ciddi anlamda enforme etmiş, bu gün yaşanan 'kompleks' sürecin ve halen devam eden davanın topluma hiç yadırgatıcı gelmemesi, bu konudaki başarısına bağlanmış bir çalışmanın 'etkisizleştirilmesi' olduğu çok açık, bizatihi bir 'ters manyel' örneği/denemesi olan 'karartıcı' propaganda'yı ele alıyorum.

Ve bunu yaparken bir soruyu gündeme getiriyorum : "Kurtlar Vadisi Terör, hangi dönemde, nasıl bir kampanyayla ve neden yayından kaldırıldı ?"

Bu sorunun arka planında bariz bir gerçekliğe gönderme yapılıyor, soru ile amaçlanan, "'Kurtlar Vadisi Projesi'ni 'Ergenekon yapılanmasının en başarılı projesi'" olarak gören akıla, "'KV Terör'ü yayından kaldıran irade ile, Türkiye'de darbe ortamı hazırlayıp, Askeri Vesayet Rejimi'ne geçiş hazırlığı içinde olan irade ayrı mı, aynı mı?" sorusunu sormuş olmak ve bu vesile ile atılan 'ters köşe' çalımını afiyetle yediklerini muhataplarımıza hatırlatmak.

Şubat 2007'de ekranlara merhaba diyen, birinci bölümünü 30 Milyon İnsanın izlediği Kurtlar Vadisi Terör çalışmasına dair çürütücü kampanya, çalışma henüz yayınlanmaya başlamadan, dizinin tanıtımları dönmeye başlamışken start almıştı.

Korkunç bir kampanya ile, henüz tek bir bölümü izlenmemiş bir dizi için 'iç barışımızı tehdit edecek, şiddeti körükleyeyip faşizan güdüleri tahrik edecek' gibi, dizinin 1. bölümü ekranlara geldikten sonra 'karartıcı' mahiyeti açığa çıkan argümanlarla, çalışma hedef tahtasına kondu. Ardından izlenen 1. bölüm ile çalışmanın, Türkiye'nin yakın geçmişine ipotek koyan, binlerce İnsanımızın canına malolan, ülke kaynaklarını sömüren, iç barışımızın sağlanması önündeki en büyük engel Terör belasının iç-dış bağlantılarına zoom yapacağı ve bu işlemde 2003-2006 döneminde gerçekleştirdiğine benzer bir başarıyı yakalayacağı anlaşılınca, kampanyanın dozu arttırıldı ve hiç öngörülemeyen tarzda, örneği olmayan bir uygulama ile dizi yayından kaldırıldı.

Kampanyanın medya ayağının ana güdücüsü 'Doğan Medya Gurubu' idi. RTÜK'e diziyi şikayet edenlerin on binleri aştığını da, dizinin doğu ve güneydoğu anadolu'da ne denli rahatsızlıkla! karşılandığını da Doğan Medya Gurubu'na bağlı yayın organlarından, 'ayran kabartan' retorikler eşliğinde öğrendik. Bir başka ilginçlik! dizi'nin yayından kaldırıldığının duyurulduğu gün yaşandı. 'Siyah' kod adı ile maruf olduğu söylenen, dönemin Sabah yazarı köşesinde, Kurtlar Vadisi Terör bağlamında "Askerler
son derece rahatsız" diyerek işaret fişeğini ateşlemişti.


Yapımcı firma ve yayıncı kuruluş, RTÜK tarafından Show TV'nin yayın lisansının iptali ile tehdit edildiğini, çalışmanın RTÜK baskısı ile 'sansürlendiğini' söylüyor, RTÜK Başkanı ise 'yok öyle bir şey' diyordu. Dizinin yayından kaldırılmasının görünürdeki faili, RTÜK'e diziyi kişayet eden 'Vatandaş Ahmet'ti.

O dönem, 'Faili Meçhul' olarak kalan bu eylemin gerçek failleri ile yüzleşebilmek için, takvimlerin Mart-Nisan 2007'yi işaret etmesi beklenecekti.

Bu dönemde Türkiye, yakın tarihte, nispeten 'uyku halinde' bulunan Terör saldırılarının ani bir ivme ile yükselmesi gerçeği ile yüzleşti. Terör eylemleri sonucu neredeyse her gün bir ilde, Şehit Cenazesi Töreni ve bu törenlerde, siyasi iktidarı hedef alan ve dozu yükselen protestolar gördük. Aynı dönemde Türkiye bir yandan da Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi sıcak bir gündem maddesini tartışıyor, bütün bunlar olurken bir yandan da, ülkenin büyük illerinde adına Cumhuriyet Mitingleri denen ve o dönem başkanlığını Şener Eruygur’un yaptığı ADD öncülüğünde düzenlenen bir dizi miting, ülke gündeminde terörle birlikte bir numaraya oturuyordu.

Mart-Nisan 2007 aralığının ilk ve son çeyreğinde yaşanan 2 hadise de, söz konusu zaman diliminin 'seçilmişliği' açısından manidardı. 13 Mart 2007'de, Gazeteci Şamil Tayyar, köşesinde Özden Örnek'e nispet edilen 'Darbe Günlükleri'nden söz etmiş, 18 Nisan 2007 tarihinde Malatya'da, 'Zirve Yayınevi'ne düzenlenen saldırıda üç kişi öldürülmüştü.

Yani ?

Yani, Türkiye'nin yakın geleceğinin en büyük problemine, onun iç ve dış bağlantılarına zoom yapacak Kurtlar Vadisi Terör, tam da, nispeten 'uyku halinde' olan Terör'ün tekrar uyanacağı, Türkiye'nin 2003-2004 döneminde 2 darbe girişimini atlattığı gerçeği ile yüzleşeceği, 'Tehlikenin Farkında Mısınız?' kampanyası ile birlikte Cumhuriyet Mitingleri denen organizasyonlarla siyasi alanın, atlatılan darbe girişimlerinin en etkin aktörlerince dizany edilmesi girişimlerinin yaşanacağı zaman diliminin hemen arafesinde yayından kaldırıldı.

Karşımızda duran tabloda gördüğümüz, Kurtlar Vadisi Terör'ü yayından kaldıran iradenin, Mart-Nisan 2007 aralığında 'uyuyan' Terör'ün uyanacağını, ülke gündeminde birinci sırada yer alacağını bilen, toplum nazarında söyledikleri hüsnü kabul görmüş/görecek ve 'Terör olgusunu işleyecek' bir çalışmanın, o dönemde ekranlarda bu olgunun arka planına zoom yapması sonucu, 'tırmanan terör'le elde edilmesi umulan sonuçları sakatlayacağından endişe eden, bunu engellemek için 'medya ayağında güçlü partnerlere' sahip olan bir irade olduğudur.

Bütün bunlarla birlikte, bu gün 'Ergenekon Operasyonu'nun tam karşısında, savunma pozisyonunda konumlananlarla 'Kurtlar Vadisi Terör yayından kaldırılsın' kampanyasını güdenlerlerin aynı odaklar olduğu ile, RTÜK'ten geldiği söylenen baskıya 'boyun eğen' ve ciddi bir direnç göstermeyen kanalın sahibinin, yakın tarihte Kütahyalı'nın Gazetesinde afişe edilen bağlantılarını aynı anda ele aldığımızda vardığımız sonuç : "KV Terör'ü yayından kaldırtan iradenin, tırmanacak Terörü ve bunun toplum kesimlerinde uyandıracağı infali siyasi-sivil alanı daraltmak, yeniden dizayn etmek için kullanacağı, toplumda oluşacak kutuplaşmaları tahrik ederek meydana gelecek kaos ortamından bir vesayet rejimi devşirmeyi planlayan irade" olduğudur.

Dolayısıyla "'KV Terör'ü yayından kaldıran irade ile, Türkiye'de darbe ortamı hazırlayıp, Askeri Vesayet Rejimi'ne geçiş hazırlığı içinde olan irade ayrı mı, aynı mı?"sorusunun cevabı "aynı" dır.

Bu gerçeklerle yüzleşmesi gereken Rasim Ozan Kütahyalı, bu yüzleşmenin hemen akabinde kendisine "Beni kim(ler) ne amaçla yönlendiriyor?" sorusunu sorup, özeleştirisini yapmalıdır ki "Kimler adına ve ne amaçla 'ters manyel' yapıyorsun?" sorusuna muhatap olmasın...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Eline sağlık abi.

Diziyi izlemesem de, arka planı öğrenmeme vesile olan bir konuyu ile almışsın.