16 Nisan 2008 Çarşamba

Çılgınlar sürüsü

Seninkiler işi son noktaya götürmeden rahat etmeyecek; o noktadan sonra da vaktiyle altını çizdiğin komşu ülkeye saldırı planı devreye girecek...

Bana bile 'şifreli' gelen bu cümleyi Türkiye'yi uzaktan izleyen bir tanıdığım kullandı. 'Seninkiler' dediği Amerika'da köşebaşlarını tutmuş olan Neo-Çılgınlar sürüsü... “Son nokta” dediği Türkiye'de demokratik sisteme darbe vurmak oluyor... Amaçları da George W. Bush'un giderayak İran'a saldırmasını sağlamak...

Amerikan başkentinde en dikkatle izlenen kişi Bush değil, Cheney... Onu demir parmaklıklar arkasında görmek isteyenler hayli kalabalık bir grup teşkil ediyor. Ortadoğu'yu yeniden dizayn etme derdi olan Neo-Çılgınlar 'kıyamet senaryosu'nu hayata geçirmek için ondan medet umuyor. Cheney'in Türkiye'yi de içine alan son gezisi bizden çok ABD'de pür dikkat izlenmiş.

Amerikalılar da çok meraklı. ATC toplantısına katılan ve bizi iyi tanıyan bir Amerikalı, “Cheney İstanbul'da nerede kaldı?” diye sordu. Takip etmemişim. “Peki hangi işadamıyla saatler geçirdi?” sorusuna ise bakakaldım. Meğer İstanbul bölümü bütünüyle bir işadamıyla birlikte vakit geçirmesi için eklenmiş geziye; o işadamına ait sorunlu otelde kalmış Cheney ve kafa kafaya verip “Türkiye'de bundan sonra ne yapılması gerektiği” üzerinde görüş üretmişler...

Sahi mi?” diye tuhaf tuhaf baktım adama.

Benimkiler gerçekten de kafalarındaki planı bütünüyle hayata geçirmeden rahat etmeyecekler. Adamlar dur durak bilmiyor, gece-gündüz çalışıyor ve sonuç almak için her yola başvuruyorlar.

Richard Perle sözgelimi; Cheney'in gezisine Türkiye'yi ekleten ve gezinin İstanbul bölümünün her dakikasını planlayanın o olduğuna adım gibi eminim... Bir uluslararası toplantıda yanıma kadar gelip beni “Doğru yazmıyorsun” diye itham etmesinin sebebi, çetesini yakın takibim altında tutmamdı. Türkiye'de kimlerle temas halinde, hangi politikacıyı olağanüstü dönemler için 'başbakan namzedi' olarak eli altında bulunduruyor biliyorum. Bundan rahatsızlık duyması 'Karanlıklar Prensi' lâkaplı Perle'ün, herhalde doğal karşılanmalı.

Ya da Michael Rubin... Genelkurmay tarafından düzenlenen toplantılara çağrılan bir isim Rubin. Kısa bir süre çalıştığı Pentagon adresini 'güvenilirlik' sıfatı olarak kullanıyor. Neo-Çılgınların yoğun olduğu American Enterprise Institute'te ve değişik yayın organlarında evlere şenlik görüşlerini açıklamakla meşgul. Benim Washington'a ayak bastığım gün çıkan yazısı gibi...

Türkiye'de biz neyi konuşuyoruz? Ülkeyi altı yıldır aşırılıktan uzak durarak yöneten Ak Parti'nin kapatılma tehdidi altına düşmesini, değil mi? Rubin'in derdi ise farklı. Yazısının başlığı 'farkını' ele veriyor: “Türkiye'nin Dönüm Noktası: Türkiye'de İslâm Devrimi Olabilir mi?” Buyrun, buradan yakın!

2008 Türkiye'si ile 1979 İran'ı arasında paralellikler kuruyor Neo-Çılgın... Humeyni nasıl Paris'ten kalkıp ülke yönetimini teslim almak üzere gittiği Tahran'da milyonlar tarafından karşılanmışsa, Türkiye'de de benzeri bir durum olabilirmiş. Fethullah Gülen ABD'de bu amaçla hazır beklemekteymiş. Başbakan Tayyip Erdoğan bunun şartlarını hazırlamaktaymış.

Yazının bütününü okuyan aklı başında biri “Deli saçması” deyip çöp kutusuna yollar; ancak Türkiye'yi hiç tanımayanlar nasıl vaktiyle 'Geceyarısı Ekspresi' filminden etkilenmişlerse, yaptığı ipe sapa gelmez analizle o tipleri etkilemeyi hedefliyor Michael Rubin...

Bu yazısıyla 'beş yıldızlı' yeni bir İstanbul tatilini hak etmiştir herhalde.

Neo-Çılgın tayfası ATC toplantısına Condeleezza Rice'ın katılacak olmasından hiç mutlu değil. Rubin, çılgınca fikirlerle doldurduğu yazısının sonunda, “Aman ha” diyor Rice'a, “Türkiye zaten uçurumun kıyısında, sakın aşağıya gönderme...

Bu satırları okuyunca, “Ne diyor bu adam?” diye bir an tereddüt ettim. Hani son karede ayıp bir gelişme bekleyenler var ya, bu adam da Rice'ı “Aman, Türkiye demokrasiden feragat edecek bir noktaya gitmesin” diye uyarıyor sandım. Oysa, derdi, “Demokrasiye sahip çıkma!” demek Rubin'in...

Yakışır.

Türkiye'de yasaları eğip bükerek sonuç almaya alışmış, sahip olduğu bankanın paralarını iç etmiş, tesislerini hülle yoluyla başkalarının üzerine geçirmiş, bunları yaptıktan sonra da “Başıma gelenler lâik yapım yüzünden” diye ağlamaya utanmamış tiplerle iş tutan Perle ve adamları gerçekten hayli mesafe alabildiler.

Rubin'in yazısına bakılırsa küçük bir hamle sonrası nihai amaçları gerçekleşecek...

Daha önce bir kez, bir kez daha, sonra bir kez daha, kendimi tekrar etme pahasına birkaç kez haklarında yazdığım bu tipler başarılı olursa... Bize yazıklar olsun...

Hiç yorum yok: