5 Nisan 2008 Cumartesi

Kabuğu Faşizmle doldurduk...

Dün akşam Haber 7 Televizyonunda yayınlanan, İsmail Kılıçarslan, Tarık Tufan ve Selahattin Yusuf'un birlikte hazırlıp sunduğu Meksika Sınırı'nı izliyorum, bir yanda da hem yararlı hem de zararlı bir meret olan MSN açık, baktım bir arkadaş mesaj atmış ve demiş ki "Şu an Kanaltürk'te bir alt yazı geçiyor. Demokrasilerde herkesin oyu eşit olmalı mı ? A) olmalı B) olmamalı". Doğrusu güldüm, sonra da aklıma hemen son büyük Türk düşünürlerinden Aysun Kayacı'nın çobanlı, ayaktakım'lı yumurtlaması geldi ve önemsemeden Meksika Sınırı'nı izlemeye devam ettim.

Sonra bir baktım izlediğim programa da gönderilen maillerde bu durumdan söz ediliyor, "uğramak lazım Kanaltürk limanına" deyip kanalı açtığımda bir de ne göreyim, söz konusu alt yazı Hulki Cevizoğlu'nun Ceviz Kabuğu'nda anket sorusu olarak izleyiciye soruluyor. Gözlerime inanamadım, böyle bir garabetin Ceviz Kabuğu'nda cereyan edeceği aklımın ucundan kenarından geçmemişti. Şaşkınlığımı atamamışken bir de baktım canlı telefon bağlantısı ve karşımızda Aysun Kayacı.

Kayacı, olgunlaşmamış düşüncelerini ifade etmekten duyduğu pişmanlığı ifade sadedinde "ettik bir halt" dolaylarında gezinirken devreye Cevizoğlu girdi ve İzmir Milletvekili İsmail Katmerci'ye ait asla tasvip edilemeyecek sözleri önündeki gazeteden okumaya başladı. Telefondaki isim henüz düşünce dünyasının berraklaşmadığını ve öğrenme sürecinin de devam ettiğini ifade etmiş genç bir kadın en nihayetinde, yutkundu ağladı ve konuşmayı daha fazla sürdüremedi. Bu beni bir İnsan olarak elbette üzdü, ancak daha da üzücü olan bu piskolojik tahrikten/tetiklemeden sonra Cevizoğlu'nun, oluşan duygusal atmosferden de yararlanarak Eflatun'un 2.400 küsür yıl önce kaleme aldığı Devlet kitabından seçme/seçilme kriterlerine atlaması, oradan da Fransız Devrimi sonrası oy verme hakkının sadece vergi verenlere tahsis edildiğine zıplaması oldu. Son olarak da bir siyaset bilimciye ait, 98 basımı bir kitaptan öyle satırlar okudu ki programın konuklarından Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ "iyi ama sayın Cevizoğlu, bunun sonu faşizme, hitler uygulamalarına gider" demek zorunda kaldı. Bunun üzerine Cevizoğlu "Demokrasilerde herkesin oyu eşit olmalı mı ?" anketine katılımın beş binin üzerine çıktığını ve sonucun %82 oranında B) olmamalı seçeneği lehinde olduğunu ifade ederek midemin sınırlarını zorlamayı başardı.

Televizyonu kapattım, aklıma yine bir süre önce HaberTürk ekranlarında gördüğüm Besim Tibuk geldi. Siyasetten el ayak çekmesi Fiziki yapısı kadar düşünce yapısının da değiştirmişti Tibuk'un, başörtüsü meselesinde söyledikleri ile "siyasetçi Tibuk" un kendisine biçilen rol modeli canlandıran bir samimiyetsiz olduğunu ifşa ediyordu.

Türkiye şu sıralar öyle bir dönemden geçiyor ki, artık takılan maskelere ihtiyaç hissedilmiyor, herkes gerçek kimliği ile sahne alıyor. Yıllardır Türk Televizyonlarında izlediğimiz bir isim, eski bir siyasetçi yada toplumun farklı bir katmanında yer almış başka bir karakter'in yaptıkları/söyledikleri görenleri adeta mutasyona uğramış bir yaratıkla karşılaşmışcasına hayret ve dehşete düşürüyor.

Milletten/Sandıktan bekledikleri vizeyi asla alamayacaklarını anlayanlar, dillerinden irtica/gericilik ithamlarını düşürmeyenler, İnsanlığın binlerce yıllık tecrübelerle elde ettiği ve geldiği bu günkü kazanım ve pozisyona itirazlarının meşruiyeti adına mesnedi 2.400 yıl öncesinin antik yunanından devşirmeye kalkıyor ve kabuklarını faşizmle dolduruyor, bunu da utanıp sıkılmadan yapıyor.

Her şeyde bir hayır var derler ya, doğrudur. Bu süreç bu millete yıllardır yalan söyleyenlerin maskesinin düşeceği, gerçek takiyyecilerin ortaya çıkacağı bir süreç olacaksa Türkiye için bundan büyük hayır mı olur...

Hiç yorum yok: